27 Şubat 2014 Perşembe

Gündüzlerin koynuna girdiği bir zaman diliminde,
Öyle gürültülü sevdim ki seni; dünyadaki herkes sağır.
Kimse duymuyor, bağır!
Uzaydan bahset bana, zürafaların boylarından, gezegenlerden bahset, yemekten bahset, annenden bahset..
Bugün sen olmasaydın; yar-

Sadece bizim amin diyebildiğimiz bir duanın besmelesi sendin.
Adın ile başladı hepsi..

Ahşap bir evin merdivenleri,
Duyduğum senin ayak seslerin.
Dışarısı inadına benden beyaz..
Karanlıktan korkunca sakallarını kafama çekerim..
Korktuğumu ilk kez geçen yıl bugün söyledim..

Bir çocuk parkı, salıncaklar;
Duyduğum senin sesin.

Daha yükseğe, daha yükseğe!



NAZAR VAR BENDE KURŞUN SIKMAK LAZIM.

Kem gözler gözümün içine içine bakıyor.
Kafatasımdan lades tutuşuyorlar.
Yüzüme bakıp yüzümden çıldırıyorlar.

Kaçıp atıyorum kendimi balkondan yollara.

Güzel ülkemin toplu, tüfekli, havanlı, el bombalı hatta canlı bombalı karşılamaları gözüme ilişiyor.


"Nazar değmiş bize" diyorum; Valla nazar değmiş.

Kem gözlere şiş.

Biz de nazar olduğuna inanan bizde başka onlarda var demek ki..

Ben hariç, sen dahil hiç kimse bilmiyor olanı biteni.

Topuklarımıza kurşun sıkıyorlar.


Dört bir yana dağılıp kaçışıyoruz. Sevincimizden.

Koşuyorum biyerde soluklanıyorum. Arkamda kalan boş duvara Çöp Adam çiziyorum.

Çöp Adam cin gibi, elinede kalem çiziyorum.

Oda beni çiziyor.

Karşılıklı çiziktiriyoruz.

Bi çeşit zîna.

Çöp Adam şakaklarıma geliyor ve duraksıyor. 3,5 mm'lik boşluk geçiyor aradan. Çiziyor. Ve kırmızı renkte akan sıvılar.


"Öperim." diyor. "Sen beni boşluğundan silmeden ben seni şakaklarından çizdim, üstünü çizdim. Htta altını çizdim kalın uçlu kalemle."


Teşekkür ediyorum. Beni kurtardığı için binlerce kez teşekkür ediyorum, Sayın Katilime.

Okadar etkileyici ki şiddeti bile gözümü alıyor.

Genel dünya gergin, benim dünyam dingin.

Bünyem yükseklerden atlıyor.


"Sen varyaa! Çok tehlikeliymişsin!!?" diyorum.


"Hayır sadece korkağım. Senden önce davranmak benim için bir ilk." diyor, belki inliyor.


Yüreğim ağzımda, o yüreğimin tadını; bense hayat öpücüğünü alıyorum. Kutuya koyuyorum. Kendimi ateşe verip küllerimle kutuya doluyorum.

Onuda hayatımın en güzel hediyesi kabul ediyorum.

Yüzüme fırlattığı "Mutsuzsun"ları da kulağının ardına saklıyorum.

Öppüyorum ve öpüyorum.Bize nazar değmesin diye topuklarına ve başına kurşun sıkıp döküyorum.

Sevgilim seni öldüresiye seviyorum.


BURUŞMUŞ GAZETE KAĞITLARI ÖLÜM FERMANIMIZDI.


Beyaz gövdeliydik biz.
Gazete kağıdı gibi buruşmuştu gözkapaklarımız.
Sevişme sonrası yakılan sigara dumanı gibiydi bakışlarımız..

Bu hale gelmeden önce;

İnsanlıkla tanışıyordum.
Uzun süredir neye benzediğini bilmiyordum.
Ve emin olmuştum ki,
Benim gibi birsürü beyaz gövdeli, adı 'insan' olan yapıdan bir tanesini seçip kendini tanımaya adamıştı.

Çitleri tırmandıktan sonra, mayınlı tarlaya ulaşmıştım.
Zihinler dalaştıkça, ter zerrecikleri birbirine alışıyordu.
Mecazları aşınca yolumuz kesişiyordu.
Konuşmaya yeltenince, kulak zarımı yırtıp geçiyordun aklımın odalarına.
Tanınmamak için tebdil-i kıyafet sana adanmıştı.
Beslemem gereken birşeyler vardı, duygular.
Nefret etmek için çok uğraş verildi.
Ama içerde barındırmak o kadar kolay değildi.
Ancak avuçlarımda ve bileklerimde.
Bilek kesmek seni içimden çıkarmak için doğru yol değildi.

Evlerden kovdum ikimizi.
Evlerden çıktık lanet mide ve baş ağrıylarıyla.
Göğüs kafesi ve baldır ağrısı cabası.
Her yol denenmişti.
Sıra yanlış yollardaydı.
Ya ben öldürecektim onu,
Ya o beni öpecekti.
Kararlıydım.

Öpmeyi öğrendiğim ilk gün,
Dudağının kenarını ve omzunu kullandım.
Vücudu soğuktu, beyaz gövdelilerinkinden bile soğuktu.
Öldürmek için programlandığımı hatırladım bir an.
Zaten kaçtığım üniformalı "insanlar" değilmiydi.
Bütün izlerimi yollarda bırakıp tanımak için sana gelmiştim.
O güzel başını belaya sokmak benim için zevkti sevgilim.

Kanmış ve kandırılmıştım.
İşe yaramaz bir sürü mevzu da kendimi andırmış ve kandırmıştım.
Eroinman bir delinin, öpüşken sevgilisi olmuştun birden.

Uyardım.
Yaklaşma yatağıma.
Bugün fena kurşun yağacak!
Uyardım!
Çelik şemsiyesiz adım atma.
Suç üzerine kalacak!

Şimdi bi sigara, sallanan koltuk ve bir kadın. Onca kahkahadan sonra somurtan bir kadın.
Yiyişken bir adamın, sövüşken sevgilisi olmuştum birden.

Tanıma sürecinde bana söylenen en anlamsız yalan "Kadınım"
Ben seni biliyordum.
Seni dudağının kenarında ki mermi izinden tanıdım!

İnsan için uzun olan saatleri bir hışımla bitirip,
Tanışmayı kısa tutmuştuk.
Yolun ikiye bölündüğünü görünce,
Seni omzundan bölüp dudaklarını yanıma aldım.
Tanımanın verdiği boşluğu da havayla doldurdum.
Sonra çığlık attım.
Yeniden doğmuştum.
Yeniden kendimi doğurmuştum.
Ve insan tanıdığıma pişman olmuştum.

Bir daha asla buruşmuş bir gazeteyi açıp eski haberleri okumayacaktım.
Biliyordum.

Bunları sana anlatıyorum.
Çünkü seni nasıl tanıdığımı anlaman için birşeyler yapmalıydım.
Sol lobun üstünden öpüp,
Siktirolup gidiyorum.

Sorun sexte değil bende.


Ne kadar diyalektik olduğumu yatağa bağlama sevgilim. Sen bağlanırken,ben kelepçe anahtarı yutuyordum. Ki ben mühürümün anahtarını da sol yanımda sallandırıyordum.

KatilOlmak : Cinnete gelmeden sağda inin. Hemen burnunuzun dibinde.

NOT:Bugün tamamiyle kendim için ve aklımı kaçırmamak için yazdım.Ama elbetteki ölmek istemiyoruz hiçbirimiz! Tanrım elimi tut. ... Herbi boku bildiniz de noldu cinsdaşlarım? Başımız uçmayı mı öğrendi, yoksa denize doğru sallandı mı? Bundan sonrasını da anlamayıveriniz zaten? Herşey bu kadar anlamsızken. Ki hayat hiç tekin değil. Biraz daha bekleyin.. Özgürlük uçmakta saklıysa, Hezarfen az da olsa özgür kalabilmiş. Bulutların renksiz olduğunu da görmüş. Bazılarına göre bulutlar farklı seyirlerde ve de renkte olabilirler. Hayır unutun bunu! Ki bulutlarınızın rengi toz pembeye çalıyorsa, İz bırakmadan kaçın ordan. Bu işte bir ibnelik var. Koşun! Koşar adım çıktığınız soğuk odaya sürünerek döneceksiniz yerleştirin beyninize! Hepiniz birer katil adayısınız. Ve ben içimde öldürdüğüm binlerce insan aşkına! Ben görebiliceğiniz en dağınık katilim! Her maktülün bir parçasını ardım da bıraktım. Bi kısmı da yüzde yüz doğal pazar torbamda. Ben yüzde yüz doğalım! Ben yüzde yüz deliyim. Ben yüz de yüz arayanım. Ben yüz de yüzbinlerce yüz görenim. Bana tekil gelmeyin, Herşeyin farkındayım. Türk sinemasında ki kötü karakter, Zengin kızın paşa babası, Fakir kızın güzel annesinin gözünün üstünde ki kaşıyım. Günün birin de başka bir katil beni öldürmek isterse, Göğsümü gere gere, Göğsümü sunacağım. Pişman olmaması veya acımaması için, Gözlerimi kapaması gerekecek. Yapabildiğim en iyi şey bakmak benim. Ve acıktıysam aklımı yiyebilirim. Bantlarına yara arayanım ben. Yüzü bebek poposuna dönsün diye bir damla tuz ruhu kullan diyen de benim! O adamı öldüren de benim Evet ordan uçan da benim. Havuza işeyen de büyük ihtimal benim gelecekte doğacak olan oğlum! Bütün fahişelerin sırtını sıvazlayan da benim. Anlayışla karşılayıp gözbebeklerini büyüten de benim. Ben bir katilim. En anlamlı cinayetimi de kendim de bitiririm. Çok şahşahalı, Havai fişekli, Davullu zurnalı. En ihtişamlı benim ki olmalı. Hezarfen’den sonra özgür kalan ben olursam, Tarihe altın harflerle yazmalı. Tonlarca ceset ve birikmiş hesaplarla uçtu. Uçtuğu gibi sert zemine kondu. Bu zaten akılda kalıcı bi’ sondu

Ve Biz Gaipten Sesler Duymaktayız.



İlacımız ıslak topraktan bir tablete çivi yazısıyla yazılmıştı.
Ve doktor,
Tedaviyi tamamladıktan bi'kaç gün sonra cadı diye diri diri yakılacaktı.
Bunu gören hastalar intihara koşacaktı.

-Doktoru öldürürsek, hastalık ortadan kalkar.
-Birşeyleri ortadan kaldırmak için önce ortalığı kolaçan et!

Burnunu çeke çeke atlas yorganlara sarıyor bedenini SayınHasta.
Hastanın sesinde bi cafenin üst katında ki balkon var.
Sigara içmek için üst kata çıkıyor.

Hastanın gözünde sadece İstanbul'un martıları var.
Ankara'ya kadar ulaşıp suda boğuluyor.

-İnsan yağından sabun yapıyoruz burda!
-İnsan beyninden salata!
-Kafa karıştırma.

Hasta annesine yalvarıyor beni sar, beni öp,
Sonra doğur beni.

Minarenin tepesinde ki hocanın sesi,
Detone bi popstar.
Herşey elindeki çizgilerde.
Başlangıcıysa milattan önce 3000.

-Sesim kısık artık.
-Bi sigara yak iyi gelir.
Beni ne çok seviyorsun!

Hastaydık.
Ölüyor gibiydik.
Ama ölmüyor idik.
İşte öölüm gibi birşeydi!

Ki sonumuza daha çok vardı.
Büyülü ilaçların büyücü yapıcısı
Ve içeni gururlu bi okadar tatminkar.

Biz ilaçlarımızı aksatmıyoruz. SayınDoktor!
Hayır düzenli olarak içer gibi yapıyoruz.
Biz doğuştan zatürreyiz!

Ki zaten bizi yalan söylemeyi iyi bilen birileri yazdı.
İyilik perimiz kafamızın üstündeydi.
Elindeki sihirli değneği aldık, yerine bi sopa verdik.
Gülümseyen peri,üzerimize bir başka yürüyor.
Kafamızı patlatıyor.
Beynimizi açsak açlıktan yeriz!

Ve biz ilaçlarımızı aksatmıyoruz. SayınDoktor.
Biz doğuştan anemiğiz.

-Bağışlıyorum kanımı!
-İçinde ki bütün mikroplarla, cümleten!
-Bağışlamıyorum diğerlerini.

Ve biz hasta değiliz. Hatta biz figüranlarız geri kalanı da bize
sus payı olsun diye yazıldı.

Ve biz gaipten sesler duyarız çoğu zaman.
Yumruk ve yere damlayan kanın sesleri.
Neyin kafasını yaşıyoruz ki?
Bizim kafamız dövüş kulübünün eseri.

Ve biz hala gaipten sesler duymaktayız.

-Hapşu!
-Hasta mı oldun sen?
-Hayır iyi yaşamamı dilemen için numara yaptım
.

SİZE KAFA ATSAM? KAFANIZI DAĞITMIŞ OLURSUNUZ? NE DERSİNİZ?*


Tehdit ediyorum tedaviyi.
Bir annem benimle yaşamaya teşebbüs ediyor.
Bir de sevgilim beni hayatına dahil ediyor.
Dahil olmayı başarıyla hayata geçirince.
Dahilerin hayatına geçiriyorum.
Büyük bir zevk ve şehvetle.

Beynimde ki depremler ve damarlarımda çöken binalar;
Midemde kibomba imha ekibi
Ve siyah bond çanta.

Çantanın içi aklımın silahlarıyla dolu.
Ve 'Ben bir silahım! Ama hiçbir silah yaralamaz insanı,bir başka insan olmadan!'

Terkedilmek insan sıfatına bürünüp,
Beynimde yatıya kaldığından beri;
Seri ilanlar sayfasında seri katiller arıyorum.
Uzuvlarımın seri yokoluşlarında parmak izleri için.

Aynada kendime hemşire edasıyla 'SUS' işareti yapıyorum.
Asıl mesleği doktorluk olan,
Katillere parmağımı vurduruyorum.

Teknolojiyi sevmiyorum ben.
Temassız konuşmayı küfürden sayıyorum.
Verebildiğim yegane tepki hıç-
kırık kalp, sıkıntı ve ağlamak.

Gözyaşı pınarından özgürlüğünü ilan eden damla
dudaklarıma ulaştığında,
Doktor tavsiyesi gargara.
Dişlerimi taşlıyorum.
Dişlerimi gösteriyorum.
Çevremde ne var ne yok hırlıyor.
Yastığım,dolabım,okunacak kitabım, sigara ve tablası.

Gökyüzünü sırtımda taşıyorum ben.
galiba cismim
yıldız yağmurunda rüya şemsiyesini açan casus gemi!
Yılım kadar yıldıza sırtımı dövdürüyorum.
Omzumda taşıyorum kendimce dünyanın ikizini!
Galaksi onca arpa yükü.
Hafif insan.
Samanyolu.


Hastaneler geziyorum.
Morgları kolaçan ediyorum.
Dahiliyeden çıkıp ruh ve sinir hastalıkları hapisanesine gidiyorum.
Ben birşeylere bağımlıyım ve bağım amatem!
Güzel bir yürüyüşün ardından başhekimin odasında soluklanıyorum.
Bitiriyorum.
Tedaviye cevap vermiyorum.
Doktora tavsiye de bulunuyorum.

"Beyin kanseri olmuşsunuz ne acı.
Size bir yogurtlu deli alayim birde sizofren ustu paranoyak.
İyi gelecektir."
"Hastasın sen!" diyor.
"E ben bunu biliyorum zaten. Kafam dağılsın diye size b*k attım.Yada durun!"

Evet biliyordum. Deserebre olan kobay bendim.
Yada DURUN DOKTOR.

'Size bi kafa atayım. Hem kafa dağıtmış olursunuz hı?'


cinnetparçacıkları I