18 Ağustos 2011 Perşembe

Bütün harflerin kalbini kırdım, son bölümü eksik kitap gibi. Başarısızlıkla dolu bir biyografinin, jübile kısmı gibi.




Akşamdan kalma göz çukurlarım ve makyajım ağlamış.
Öfkem kirpik aralarına saklanmış, korkak bir tavşan gibi.
Ağlamaya muhalefetim, bir ordu kumandanının kararsızlığı kadar.
Koklasam ağlarım.
Çantamda biraz bozuk para ve sana istediğin kitabı almak için biriktirdiğim kağıtlar.
Dudağımın sol kenarında bir sigara ve tek bir hamleyle kırdım kalbini izmaritin.
Kansere çare bulmuş bir bilim adamı gibiydim, sana sahip olduğumu idrak ettiğimde.
Sanki başka hastalık yokmuş gibi...
Çaresiz hastalık bendim aslen.
Elini tuttuğumdan beri, büyümeyi öğreniyorum.
Bisiklete binmeyi bilmemek gibi, senden öğrenmek gibi.
Elin belimdeyken, herşey yolunda;
Sürmem için bıraktığın da eksiklik gibi.
Zinciri atmış gibi.
Yolda kalmış gibi.
Çok yol almış ve yalnız kalmış gibi.
Özgürsüzlük gibi.
Kağıtsız ve kalemsiz ömür gibi.

Anlık gafletler ve inci mercan.
Annemin kolyeleri ve benim misketlerim.
Ne zaman mermi oldu avucumdakiler?
Oyundu, lades tutuşmak için boynumu sundum.
Sonra hislerimi yumruğuma gömüp, kalp kapakçığını sıkıca kapattım.
Sonra en iyi cerrahının eline düştüm.

Hiç sevmediğim elma şekeri gibi.
Adem ile Havva gibi.
Havva eğer elma şekerini tanısaydı, hiç günahkar olmazdı.
Onun yüzünden dünyayı boynuzlarında taşıyan inek, boşluğa fırlatıp domalmazdı ona.
Yazının anlattığı ve gidişatıyla ilgili hiçbir fikrimin olmaması, ne yaptığını bilmemek.
En sevdiğinden vazgeçmek gibi.
Mürekkep kokusu ve göz yaşı gibi.
Kağıda düşen kül gibi.
Gömleğimde ki çimen lekesi ve ayakkabımda ki kan lekesi gibi.
Bildiğini söylediğinin, kabul ettiğini sanılması gibi.
Kıskanç histerik bir kadın gibi.

Anlaşılmak kadar uzun saçlarım.
Benjamin Button gibi, altımı ıslatmama çok az vakit var.
Beni sevecek misin?
Ağlamak gibi, burnumun tıkanması gibi.
Omzun gibi, yüzüme uygun tasarlanmış boynun gibi.
Uyumak gibi, yastığın soğuk tarafı gibi.
Sesim 3. sayfa haber manşetleri gibi.
Kurulmayan saatin alarmı küfür gibi.
Kocaman bir barbie evi gibi, sahip olamamak gibi.
Renkli oje gibi, sonra tırnak yemek gibi.
Bir piyano içinde yaşamak gibi.
Öğrenmek gibi.

Seviyesiz diyafram hareketi, alıp veremediğim nefesim.
Ve ciğerlerim mahalle kahvesi.
Haşlama çay gibi.
Sabahtan akşama oturmak gibi.
Okey sesleri gibi.
Kirli masa örtüsü gibi.
Çocukken etrafımda dönmem kadar dünya, daracık kollarım gibi.
Taso gibi 2 boyutlu.

Benim yapmayı bilmediğim yemekleri sevmen gibi.
Sana hiç söylemediğim, ama almanı istediğim balonlar gibi.
Balonda seyahat etmek gibi.
Ateşin bitmesinden korkmak gibi, düşmek gibi.
Sevmek gibi.
Susmak gibi.
Yazmak gibi.
Yazmamak aslen, küsmek gibi.




3 Ağustos 2011 Çarşamba

Vahiy gibi, bir dinin açıklanması gibi yüzün.




Aklım saplantılarımla doğru orantıda.
Saplantım, parmakların gibi takıldı boğazıma.
Diğerlerinin orospu evlerinde harcadığın zamanı,
Ben uyuyarak geçirdim.
Bu yüzden gecelerdir uykusuzluğum.
Nasılsa martı bozamazdı denizin bekaretini ve kadınlığını!
O yüzden deniz özgür bıraktı martıyı ve orospu şahını.

Kan kokusundan bahsettik biraz.
Pasın bile eksikliğini hissederdim ya ben.
Kanım kokmazdı, tadardım.
Kan deyince sunulurdu gerdanlar
Damarın bile şahı !

Hiç aşktan bahsetmedik oturupta.
Çünkü hissettiğim hiç aşk olmadı.
Ben nefret etmeyi sevdim.

Güle güle demenin bile adabı vardı.
orospuçocuğu abad oldu!
Başkasının tükürüğünü hiddetle dişleyen kuldu.
Dinler seçip boynundan asılı kalırdı.
Arkasını kıbleye dönüp,
Ellerini birbirine kavuşturup,
Parmak ucunda kabul görmemiş dualar patlatırdı.

Sonra bahisler değişti.
Kavilleşildi.
Ladesler ucundan tutuldu.
Akıldaydı hep, kayıp olmasın diye unutulmadı.
Hatrı yıllara saymadık.
Hatırın için, iman tahtam sırat köprüsü.

Sancılarım vardı, doğum sancılarım.
Sahiplendiğim ağrılarım.
Hayaller doğuruyorum senden.
Benim kadar sahiplen!
Senin gölgende soluklanıyorum.
Seyrekleştirme yapraklarını.
Güneş vurursa gözüme;
Küfürbazım ben çokça çekilmezim.

Çocuk bahçelerinde, parklarda gibi şenim.
Dünyanın gömlek ucu avucuma verilmiş.
Sürüklenirim.
ve çocuk bahçelerinde intihar düşünülemez.
Özgürlüğe bir tur daha binmek içindi bütün yüz çizgilerim.
Bütün istasyonlar ve sarı çizgileri bana yol.
İneceğini bildiğim vagon önlerinde sarı çizgiden uzaklaşmam.

ve

Seni çizecek olsam hiç çizgi kullanmam.
Dokunmadan ve hissetmeden hiçbirşeyi anlatamam.
İlahi bir dinin gönderilişinin ilk açıklanması gibi yüzün.
Vahiy gibi.
Ama bildiklerimi herkesle paylaşamam.

Bana güven,
En son gülümsediğinde kimi öldürdüğünü benden başka kimse merak etmiyor.
ve kimse hatırlamıyor en son ölüşünde öldüğü bile belli olmayanları.
Sen sadece gel,
Sonbahar geliyor.
Yağmur yağacak, güzel şeydir.
Sen gel.
Biz diriliriz yeniden.
İsrafili bekleme sen gel.