2 Mayıs 2011 Pazartesi

Koluna bir yağmur bulutu çizmek ve gereken neyse o.


Bu cümleleri anlımı secdeye emanet ettiğim anda yazmayı isterdim.
Ama kırmızı bir koltuktan bağlanıyorum 7. kata.
Dua ederken içimde oluşan küfür etme isteğini bastırmak için, cevaplarımı doğru yerden seçiyorum.
Tek kusursuz konuşabildiğim Yaradan ise eğer, kendim ile konuşurken beni tek dinleyen de O'dur.

Ağladığım zamanlarda karşıma hep bir ayna alırım.
Yağmur bulutlarını tepemde toplar, yağdırmamak için ellerimle boğazlarını sıkarım.
Sonra ne kadar çirkinleştiğimi görünce, gülümserim.
Avuç içimde ki toprak yollar ıslansın, çamur-balçık olsun diye bütün elimle yüzümü silerim.
Elimde gezinen, çamurlarıma takılsın diye tüm bunlar.
Her zamankinden daha çirkin ve daha güzelim.

Harika geceleri yaşatmak istercesine her tarafı ayna ve dördüncü sınıf koltuklarla döşenmiş, konsomatrisleri ellemeye parası olmayıp, sadece seyredebilmeleri için oluşturulmuş küçük bir barı olan gündüz pavyonu gibi.

İşte bana biçtiğin zamanın yirmibirini ancak böyle tanımladım.
Geçirdiğim bu kadarlık adem yılında, hatırlayamadığım yıllar için bana destek olan uyutucu ilaçlarım,
Hatırladığım kısımda ise bana köstek olan bir parmak boyu beyaz kanatıcım var.
Duyuyor musun acaba beni?
Yapacağım herşeye izin vermen,
Beni yerle bir ediyor.
Tıpkı listeleri alt üst edemeyen şarkıların, hayatımı altüst etmesi gibi.

Dilim döndüğü halde, kurmaya üşendiğim onca cümle var.
Kaç kişi sordu ki; bu kadar yanlışı sen bir araya nasıl topladın diye?
Kaç kişi sordu da; ben anlatmadım ?
Bu kadar çok dinlemek zorunda bırakılmam benim yüzümden,
Yüzümden çıldırıyor herkes.
Anlatmak istemedim, çünkü üşendim.
Yanlışlar dağınıkken değil, benim çatımın altında toplanınca güzel göründüler kalp gözüme.
Sonra ben anlatmaya çalıştığımda dinlenmedim.
Bu sefer bağırmaya başladım.
Ama aklımdakileri değil, dilimdekileri.
İçimde kalan onca şey var,
Aklımdan gitmiş olan onca şey ama.
Hatırlamadığım.
Aslında kendimi ifade etmenin güçsüzlüğünü hiç tatmadım.
Tek problem benim devrik cümleler kurmam.
Ben hariç, herkesin dahil emir kipli cümleler kurmalarıydı.
Bunca hırsve servet, sırf her olguya muhalefet olma sevgisini içime zerkettiğinden.
Benim suçum yok, günahım var.
Ateşe dayanabileceğim kadar değil, ateşe sırtımı dayayacağım kadar günahım var !

Bu kadar yaratılan benim yüzüme boş bakarken ve söyleyebildikleri kadar yalanı incecik iplere dizerken,
Bir ipte binlerce cambaz oynatabilme ihtimalimi sevdim.
Ben hala konuşurken insanların gözüne bakabilme ihtimalimi sevdim.
Bu kadar bilinçsizliği kaç kere bir arada gördün?
Sana iş bırakmadan ben kendime uygun birkaç ceza kestim.
Ve omuzlarıma kondurduğun iki meleğe rüşvet teklif ettim !

Beni öyle iyi biliyorsun ki; iyi ki kimsenin omzuna melek diye otutturmadın beni.
Eğer melek olarak gönderilseydim dünyaya; kanatlarımın altında muhimmat saklar, kalabalıklara dalardım nefes alan canlı bombalarla.

Tamam ben saKİNim.
Beni sevdiğini ikimizde biliyoruz. Bu konu da bir vukuat çıkarmaya niyetli değilim.

Lakin olmadı.
Göklerde sallayacağım bir kızıl bayrağım yada sevmediklerimin eline tutuşturup sallandıracağım beyaz bayrağım olmadı.
Kendimi yarı yolda yere kapaklayacak durumlarda yok. Pes etmeyi bilmiyorum. Ama gitmeyi biliyorum.
"Beni yanınızdan ayırmayın, kaburgalarım çelikten ! Siper olurum ben !"
Korkmayın ! Gittiğim yok !

İlk görüşte tanıyamadığım, iyi insanlar var.
Son görüşte gözlerine parmak sokup ağlattıklarım.
Yanlışını yüzüne tokatla vurduklarım var.
Ortadan yürürken omuz atıp şarampole yuvarladığım,
Patikada yürürken omzuma buyur ettiğim insanlar var.

Gökyüzü bana zenci yüzünü göstermek için, hep kepenkleri açmamı bekliyor.
Benim dükkan hep boş.
Kimseye buyur yok.
Dükkanın biraz katil biraz garson görünümlü papyonlusu, hepinizin hayatından çalıyor, bütün çelişkilerinizi örümcek ağlarında barındırıyor.

Bana sesini yükselttikçe korktuğum ve ağzını elimle kapadığım bir kalbim var. Yumruk şeklinde bir kas öbeği.
Ve benim sol yumruğum sağlam değildir. Ben Muhammed Ali değilim !
Kalbimle sağa sola sıktığım serseri kurşunların sesi kesilsin diye susturucuyu taktığım anlar var.
Sesini yükseltmesi için yeterli olmayan kanım, dibine yaklaşamadığım en azgın nehirler gibi çağlayıp benden uzaklaştığı zaman peşinden koşacak takatim de yok. Ben Usain Bolt değilim !
Bir yerlerde bir aşığın himalayaları azar şimdi..
Ve ben bir omuzda mola vermişken, biri kulağıma bağırır.
"Farkında ol ! "

Koluma bir yağmur bulutu çizip, en sevdiğim sol lobu öpmek isteği içerisindeyim.
Belki sonra siktirolup giderim, yani gelirim.

2 yorum: