13 Haziran 2011 Pazartesi

Şimdi Sana Birkaç Şeyden Bahsedeceğim; Oldurdukların ve Öldürdüklerim




Eğer tanrı kendine bu kadar muhalefet olacağımı bilseydi ; peygamber gibi yağan yağmurun, avuç içlerini ıslattığı bir günde cumhuriyetimi ilan ettirmezdi.
Şimdi yukarıdan bağdaş kurmuş beni izliyor.
Ağzımdaki küfrün hazırlık aşaması.
İkimizin arasında çıkan arbede.
O bitiyor.
İkimiz uzaktayız. Aramızda çıkan çatışmalar ve iki kaşımın arasında patlayan bombalar.
Biliyorum cezamı itinayla kuşe kağıtlara kesiyorsun.
Ve kırılan baba hediyesi eski bir dolma kalem.
Koca dünyada yazısı en düzgün kadın bendim.
Sonra dünyam küçüldü, el yazım karıştı.
Kafamı ellerimle karıştırdım.
Ellerim karıştı.
Alın yazım karıştı.

Alnıma dokunduğunda midemde uçuşan kelebekleri öldürüp, iç kanamamı günlüğüne yazıyorsun.
Eski gazete parçalarıyla tampon uyguluyorsun.
Bu yardım ne ilk, ne de son.
Kadın demek; şiddet!
Kadın demek; şirret!

Kadın dedi; uysal..
Kadın dedi; huzur

Sen yoksan, huzursuzum.
Yarattın, bi isim taktın, oda Kadın.
Yoğurdun hamuru, içine şefkat kattın.

Ve birgün karşılaşacağımı bildiğin insanları sıraya dizdin.
Kimisinde kimyasallara boğdun beni.
Sonra en sonuncusunda; ilaçları reddetmeme neden göz yumduğunu öğrettin.
Kimyamın periyodik cetveliydi. Oldurdukların ve öldürdüklerim.
Hayır, göz çukuruma biriken sadece h2O ve Na2SO4 karışımıydı.

Aklımın sınırları dışında bir dünya katlediliyorken, kalbim katledilsin diye bir katili buyur ettim, jiletli telleri ağzımda döndürüp, mayınlarıma tek tek kendim bastım. Beni seve seve öldürecek birini tanıyorum artık Tanrım, bırakmasana beni.

Sırtımda bir hugo schmeisserin yapımı tüfek.
Çenemden beynime ulaşıyorum.
Kafama sıkıyorum.
Dur!
Kafamı sıkıyorum.
Hayır!
Canımı sıkıyorum.
Bekle!
Binalar yıkıyorum.

Kendimi sıkıyorum.
Bu nasıl hal Tanrım izin verme
İçimden çıkıyorsun
Kaçıyorsun, kaçma! Dur!

Bu yarışta şaha kalkmam için, bir ayakkabı bağcığı bağlayacak vaktim bile yok.
Kırılan atın bacağı, son duası kabul edilsin diye ağzında dinamitler patlamaya hazır.

Kırılan bir kalpten az önemsiz değildir, koşmasına engel kırık bacaklı at.
Ve elbet öleceğim, yanımda kal !

Yaşamak zorunda olduğum ismi lazım değil; en bilinçli ve birinci orospuydu.

Adem yıllarını havvaya kattığı anda minarelerden çocuklarını düşüren Hürrem Sultanlar.
Sonra durulurdular.
Adına camiler yapılıp ezanlar okunulan Mihrimah Sultanlar.

Hayır ikiside olamadım Tanrım.
Çok sevilmeme izin vermediğin için, hiçbirisi olamadım.
Eşitliğimize yapışmıştı katran karası sabah ezanı balgamları.
Korkmama izin verme dedim, elimdekileri de aldın!
Üzerimde onca insanın tütün kokusu.
Aklının azad edip, gözünün alabildiğine insan.
Yamalı ceketimin iç cebinde ezik büzük sigara paketi.
Ve elbet o sigaraları yakan kibrit, janti hayat yaşayanların sigarasınıda yakar.
Yalnız sökük bir koltuk altından sarkan ve muhafaza edilmek için unutulmaya yüz tutmuş hayaller var.

Kafasının olmadığını düşündüğümde endişelenmediğim kan bağlarım var, saç diplerimde.
Ve kısalan saçlarımdan siz sorumlusunuz!
Tek tek isim koyduğum her tel, sicim gibi yağacak.
Ve bu teori, sonsuz !
Saç tellerimde binlerce cambaz.

Bir zamanlar saçlarım belimdeydi, kalbimi beton ettim.
Bazı zamanlar saçlarım elimdeydi, sırtımı siper ettim.
Şimdi hepsi meçhulde, kendimi bir adama emanet ettim.

O alnımı öpüyor, ben sakallarını.
Kokusu kimse tarafından keşfedilmemiş gibi
Ve
Yılmış cüsseler, arka sokaklarda asılmış temiz çamaşırlar gibi. İki yakasını ilikler şuurumun, susmayan imam gibi.

Yerini beğenmediğim her düşünceyi, elimi kafama sokup tokatlıyorum.
Yer değiştiriyorum!
Eskiyenleri camdan aşağı, gözümden akan 21 yaş başımdan aşağı.

89 model bir içsel grevci.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder